2 Aralık 2016 Cuma

TEDAVİ EDİLEBİLİR 9 CEO HASTALIĞI



CEO’lar da bizim gibi etten ve kemikten oluşmuyor mu? Onlar da yeri gelip hastalanıp, kendilerini kötü hissetmiyorlar mı? Bunun yanı sıra tıbbi hastalıkların dışında bir de sosyo-psikolojik rahatsızlıklarla karşı karşıya kalıyorlar, bu durum onların şirketleriyle ilgili kararlarına ve davranışlarına da yansıyor. İşte karşınızda CEO’ların iş yapış şeklini etkileyen “business rahatsızlıkları” ve tedavi yöntemleri...

Amork Koşucusu CEO’lar
İnsan psikolojisine en hâkim yazarlardan biri olan Stefan Zweig, 1922’de yazdığı “Amok Koşucusu”nda Zweig, kendi yıkımına ve ölümüne son hızla koşan bir doktorun hikayesini anlatır. “Amok Koşucusu” ile insanların sonu ölümle biteceği bilindiği halde girişilen ve engellenemeyen hezeyanına dikkat çeker. Bu kavram, bugün dünyanın her yerinde benzer cinnet olaylarında faili tanımlamak için kullanır. Bir Amok, sadece kendince belirlediği bir amaç uğruna en sonunda kendi ölümüne koşar. Bugünkü anlamıyla “Amok Koşucusu”, sonuna kadar savaşıp ya da saldırıp sonunda ölmek demektir. Günümüzün şirketleri ya da bazı üst düzey yöneticileri de “Amok Koşucusu”na dönüşmüş durumda. Ona saldırıyorlar, buna saldırıyorlar sonunda ne yapacaklarını bilemeyip farkında olmadan kendi felaketlerini kendi elleriyle hazırlıyorlar. Çünkü aklımızı “hız” kavramıyla bozmuş durumdayız.

Aşil Sendromu
Aşil sendromu ile ilgili görsel sonucuBazı karizmatik liderler, kendilerinden son derece emin “mükemmel bir lider" havası yaratırlar. Görüntü böyledir ancak bu büyük gücün bile ciddi zayıflıkları olabilir. Psikolojide “sözde yetkinlik sendromu” olarak da bilinen bu sendroma yakalanmış olabilirler. Unutulmaması gerekir ki, her CEO’nun bir zayıf noktası vardır. Aşil Sendromu’nun tanımı için, mitolojideki ölümsüz görünen ve her savaşı kazanan, ancak gizli ve ölümcül bir hassasiyete sahip bir kahraman olan Aşil imgesinden yararlanılmıştır. Aşil, savaşta yenilmezdi. Truvalılarla yapılan destansı savaşta Yunanlıları zafere götürmüştü. Ne var ki, onun bu gücünde ölümcül bir kusur vardı. Daha bebekken annesi onu “yenilmez olsun” diye sihirli Styx nehrine daldırıp çıkarmıştı. Annesi onu nehre daldırırken topuğundan tutmak zorundaydı. Böylece topukta saldırıya açık hayati bir nokta kalmıştı. Aşil çok sonra Truva Savaşı’nda bir okla topuğundan vurulduktan sonra ölecekti.   

Başarının Dilemması

Beynimiz, kendini devamlı olarak yeniden yapılandıran karmaşık bir sinir ağına sahiptir. Sinir ağları her doğru karar alınışında, bunlara ait sinirsel yollar güçlenir,   daha da pekişir. Bir sinir ağı için egzersiz mükemmelleşme demektir. Şirketler de insan beyni gibi geçmişi hatırladıkça onu tekrar etme eğilimi içindedir. Eskimiş yöntemlere ve teknolojileri kullanma konusunda ısrarcı davranır. Çünkü bu işte ustalaşmışlardır. Günün sonunda başarılı şirketlerin, eskimiş teknolojilerden düzen bozucu yeniliklere geçiş yapamayan “başarı tuzakları” tarafından nasıl dağılma süreçlerine girdiklerine tanıklık ederiz. CEO’ları bu tip tuzaklardan korunmanın en iyi yolu, yeni bir şirket ya da yeni bir işletme birimi açmaktır. General Motors’un ilk Saturn fabrikasının Tennessee’deki Springhill kasabasında, Detroit’teki genel merkezinden bin 600 kilometre uzaklıkta kurulmasının nedenlerinden biri de buydu.  

İkarus Paradoksu
İkarus Paradoksu ile ilgili görsel sonucuYunan mitolojisine göre Giritli mimar olan Daidalos ve oğlu İkarus, Kral Minos’un emriyle bir labirente kapattırılmıştı. Daidalos kendisi ve oğlu için oradan kaçmaya yarayacak kuş tüyü ve balmumundan kanatlar yapar. Daidalos kanatları takıp uçarak kaçmadan önce oğlu İkarus’a “Güneşe fazla yaklaşma yoksa kanatlarındaki balmumu erir” der. İkarus, babasının ardından kanatlarını takarak uçmaya başlar ve labirentten çıkar. Ancak uzun süre hapis kalan İkarus uçmanın ve gökyüzünde yükselmenin verdiği tada doyamaz. Uçtukça kendisine olan güveni daha da artar ve babasının verdiği öğütleri bir anda unutur. Güneşe doğru yükselir, sıcaklığın etkisiyle kanatlarındaki balmumunu erir, denize düşer ve hayatını kaybeder. Hikayeden de anladığınız gibi şirketler, belirli bir başarıya ulaştıktan sonra bu başarının verdiği aşırı güvenle gelişmeleri takip etmemeye, rakip şirketleri küçük görmeye ve stratejik olarak hatalı kararlar almaya başlarlar. Sorunları kabul etmezler, bilgiyi paylaşmazlar, ders çıkarmazlar ve sonunda da analiz yeteneklerini yitirirler. Beklenen son onları hızla çöküşe götürür.

Adanmışlığın Tırmanışı
CEO’lar, bazen hayatla yok pahasına mücadeleye girişir. Siz hiç kumarhanelerde kaybedenleri izleyebilme imkanına sahip oldunuz mu? Kumarhanelerde oyuncular sık sık klasik bir açmazla karşı karşıya kalırlar. Kaybettikçe kazanacaklarını düşünürler, bir sonraki oyun için “Bu kez kazanacağım” duygusu hep ağır basar. Bu duygu kendisini iş dünyasında da gösterir. Buna “Adanmışlığın tırmanışı” denir. Lider doğru bulduğu bir stratejiye, başarısızlığa düşmesine rağmen, başaracağına inanır ve bir türlü vazgeçmeyi bilemez.

Strateji Yanılgısı
İş koşturmacası sürerken kimsenin aklına hedef, strateji, taktik üretmek gelmez. Fakat gelin görün ki, birçok lider kendine has bir stratejiye sahip olmadığı için kaybeder. Çoğu yönetici herkesin yaptığını yaparsa sorun çıkmayacağını düşünür. Heyhat, dünya korkunç bir hızla değişirken bu stratejiyle bir yere varmak mümkün müdür? Bugüne kadar başarılı olmuş işlerin ya da işleyiş tarzının yarın da başarılı olacağına kimse garanti veremez. Örneğin Apple. Başarıya ulaşmış, Apple stratejileri ve efsaneleri her şirketi ve CEO’yu başarıya ulaştıramaz. Çünkü strateji ne Apple’dan ne de bir başkasından öğrenilir. Siz de kabul edersiniz ki, yeri geldi Apple, farklı düşünen markalar tarafından zaman zaman alt edildi.

davut ile golyat ile ilgili görsel sonucu

Rakibini Küçümsemek
Hikaye 3 bin yıl önce eski Filistin Krallığı’nda geçiyor. Aslında Davut ile Golyat arasındaki mücadele bir güçlü-güçsüz hikayesidir. La Fontaine'in Tavşan ve Kaplumbağa hikayesine ilham olmuş bir kurguya sahiptir. Bir çobanla devasa bir savaşçının karşı karşıya geldiği kimin kazanacağının işin başından belli olduğu bir mücadeledir. Ancak beklenenin tersi gerçekleşir ve genç çoban dev savaşçıyı yere indirir. Olay insanlık tarihine bu bir mucize olarak geçer. Hikayeden çıkarılan ders nettir: Bazen çok güçlü görünenler göründükleri kadar güçlü olmayabilir. Her zaman karşılarına cebinde sapan olan bir çoban çıkabilir.

Ürün Takıntısı İçinde Olmak
Bazı liderler vardır ki, hiç durmadan yeni ürün çıkarmayı ya da o ürünün yeni versiyonlarını piyasaya sürmeyi marifet sayar. Oysaki bu her zaman akla yatkın bir yöntem değildir. Aslolan iş modeli üzerinden değer yaratmaktır. “Ürün Takıntısı” Yönetim gurusu Peter Fisk yanlışı doğuran beş iş modelinden birisidir. Sony de bu tuzağa düşen ve yanlış yapan şirketlerden biridir. Sony eskiden teknolojinin en yenilikçi şirketiydi ve hep teknolojik yeniliğe odaklanmıştı. Apple ise teknolojiyi insanlaştırmıştı. Sony gibi şirketler ürün ve teknoloji düşünürken müşterilerini ve onların davranışlarını anlamadıkları için şirketleri yanlış yatırımlara sürüklüyor.

“Concorde Yanılgısı”
Concorde Yanılgısı ile ilgili görsel sonucuİngiltere Başbakanı Winston Churchill, “Asla, asla sakın pes etmeyin” sözleri sadece onu dinleyen gençleri değil, sonraki yıllar yılı milyonlarca insan üzerinde önemli bir etki bırakmasını bildi.
Egemenler ve mevcut düzenden yana olanlar, Galileo’nun dünyanın şekli hakkındaki dine aykırı bulgularını, Wright Kardeşler’in uçağını, Xerox’un ilk kopya makinesini, ilk TV’yi, ilk micro işlemciyi, faks makinesini ve Post-it Not fikrini de reddetmişlerdi. Fakat bazen de vazgeçmesini bilmek gerekir. “Vaçgeçmezsem mutlaka başarıya ulaşacağım” şeklinde düşünmek ve akıntıya kürek çekmek doğru değildir. Bu vazgeçememe haline ne mi denir? Biyolog Richard Dawkins, süpersonik Concorde uçağından esinlenerek bu duruma “Concorde Yanılgısı” adını verdi.

Hiç yorum yok: