6 Ocak 2008 Pazar

"Türkiye'de yönetim, çağı yakaladı"

Milliyet-İnsan Kaynakları 29 Ekim 2007

"Türkiye'de yönetim, çağı yakaladı"

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle hatırladığımız ‘eski günler’, bir insan kaynakları ekinde nasıl zuhûr eder diye düşününce aklımıza ilk olarak, günümüzün CEO’larına ulaşan yönetim tarzının nasıl geliştiği geldi. Zira Cumhuriyet, yeni bir ekonomiyi kuracak, bilgi ve deneyime sahip yöneticileri hemen bulamamıştı. Devlet kurumlarında çalışacak geleceğin yönetici adayları mecburi hizmet karşılığı Avrupa’ya burslu olarak gönderiliyordu. 1930 ile 1936 yılları arasında ise yurtdışına eğitim için 800 genç gönderilmişti.


Bu gençlerden biri olan Şişecam Eski Genel Müdürü Şahap Öztopçu “Kendimizi memleketimize karşı borçlu hissediyorduk” derken, dönemin yöneticilerinin düşünce yapısını da anlatıyor.

Türkiye tarihi üzerine araştırmalar yapan gazeteci, yazar Şafak Altun, o dönemde 30 milletvekilinin yabancı sermayeli şirketlerin yönetim kurulunda yer aldığını belirterek “1950’lere kadar ekonomiye yön veren Cumhuriyet’in ilk idealist yöneticileri, yaptıklarını ‘vatanı kurtarmak kadar önemli bir görev’ olarak görüyor ve bu bilinçle hareket ediyorlardı. Zaten tersinin olması da düşünülemezdi. Bugünkü yönetim anlayışının aksine yöneticiler girdikleri işlere kârlı oldukları için değil ‘görev verildiği’ için giriyorlardı” diyor. Altun, Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle özel sektör girişimciliğinin önünün açıldığı yıllarda İşletme İktisadı Enstitüsü’nün yönetici yetiştirme misyonunu devraldığını belirtiyor; ancak bu dönemde yönetime önem vermeyen aile şirketlerinin kapandığını da hatırlatıyor.

CEO'LUĞA GİDEN YOL

Ekonominin gelişimiyle günümüzün yönetim anlayışına giden yolu değerlendiren Koç Holding’in ilk CEO’su Can Kıraç ise şunları söylüyor: “1950- 60 döneminde, patronların yanında çalışan yöneticiler, patronun memurluğunu üstlenirlerdi. Yöneticilerin unvanı ‘memurluk’tu. 1960-1970 döneminde, planlı yıllar başladığı için, yöneticilerde işletmeci formasyonu aranır ve yöneticilere ‘şirket müdürü’ unvanı verilirdi. 1970-1980 döneminde, hesap uzmanları yönetimlerde önem kazanmaya başladı. Yöneticiler ‘genel müdür’ unvanına kavuştu. Yöneticilere, ‘şirket kârından pay verme’ uygulaması yaygınlaştı. 1980-1990 döneminde, finans kökenli elemanlar, patronun ve şirketlerin kilit elemanları oldu. Yöneticiler, şirket yönetim kurullarında görev almaya başladı. 1990-2000 döneminde yöneticiler, patronların aile bireylerinden bağımsız olarak, yönetim kurullarınca görevlendirilerek, 'murahhas aza' statüsüne yükseltildi. Sonra ise CEO dönemi başladı.”

Kıraç’ın anlattığı bu değişikliklerin yöneticilerin hayatına nasıl yansıdığını, Türkiye’de yönetim anlayışının değişim dönemlerindeki karakteristiğinin neler olduğunu, uzun yıllar yöneticilik yapmış isimler ve akademisyenler değerlendirdi.