28 Kasım 2016 Pazartesi

SİYAH KUĞUNUN GOOGLE ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Yaptığımız her seçimi özgürce gerçekleştirdiğimizi ve hayatımız üzerinde kontrole sahip olduğumuzu düşünürüz. Neden iyi niyetli girişilen kimi teşvikler tutmaz? Seçeneklerin artması nasıl memnuniyetsizlik yaratır! İşte iş hayatımızı etkileyen 9 İş Etkisi ...




Kişisel Gelişimde “Bill Nighty Etkisi”

Başarılı olmanın en garantili yolu “İşe yaramazlık hissi”dir. Kendini işe yaramaz hissetmenin en önemli yararı ise sürekli denemek, çalışmak, hep daha iyi yapabileceğine inanmaktır. İngilizlerin ödüllü aktörü Bill Nighty mükemmeliyetçi yapısıyla her şeyi daha iyi yapabileceğini düşünen ve kendisini acımasızca eleştiren bir yapıya sahip. Ünlü aktör aslında her yaptığı işi daha iyi yapılabilirmiş, hep eksik bir şeyler kalmışmış vs... Aslında bu durum bir paradoks gibi gözükse de bu “haleti ruhiye” onu hep daha iyiye gitmesini sağlamış. Yani özetle, kendi mesleğinde hep iyi olmak isteyen kişiler yapması gereken tek yol, kendini hep zayıf hissetmek ve hep kendi zayıflıklarını aşmak için çalışılmak. 


Olasılıksız Görünenin Etkisi


“Siyah Kuğu” ifadesi bir dizi çok önemli sonuçlar doğurmakla birlikte son derece az rastlanan beklenmedik olayları simgeler. “Olasılıksız Görünenin Etkisi” ile “Siyah Kuğu” deyimi özdeşleştirilmiştir. “Siyah Kuğu” ile olması ihtimal dışı görülen, fakat vuku bulduğunda etkisi çok büyük olan ve bir kez gerçekleştikten sonra, onu daha az rastlantısal kılacak bir açıklama uydurduğumuz olaylar kastedilir. Google ya da 11 Eylül gibi... Nassim Nicholas Taleb, “Siyah Kuğu” kitabında, beklenmeyen ve imkânsız gibi görünen olayların, kitleler üzerinde yarattığı etkiyi inceler. Taleb, çok özetle “Bilmedikleriniz, bildiklerinizden daha önemlidir” der.

Başarı Başarıyı Çeker!
Biyologlar bir canlı organizmanın ekolojisini şöyle tarifler: Ormanlardaki en uzun meşe ağacı en sert palamuttan yetiştiği için en uzun ağaç olmamıştır. Diğer ağaçlar ona ulaşan güneş ışınlarını engellemediği, çevresindeki toprağın derin ve mineral olarak zengin olduğu, henüz fidan aşamasındayken hiçbir kemirgenin onu kemirerek zarar vermediği ve ormandaki oduncunun da onu vakti gelmeden kesmediği için en uzun meşe ağacı olmuştur. Yani daha büyük başarılara imza atacak olanlar, halen başarılı olmuş kişiler arasından çıkar. Yola diğerlerinden biraz daha iyi başlayanlar, diğerlerine ve akranlarına göre her zaman daha iyi konumdadır. Buna Matthew Etkisi (veya "birikmiş üstünlük") sosyolojide "zenginin daha zengin fakirin daha da fakir" olduğu duruma denir.

Zihnimiz, Açılış Rakamına Çapa Atar!
Kaz yavruları yumurtadan çıktıktan sonra karşılaştıkları hareket eden ilk nesneye - o da genellikle anneleri oluyor başka şeyler de olabilir- bağlanıyor. Bu doğal olguya “İmprinting” deniyor. İnsan beyninin donanımı da kaz yavrularınınki gibi. 1970’li yıllarda Tahiti’de çıkan siyah incilerin piyasası yoktu. İtalyan elmas tüccarı James Assael girişimiyle Fifth Avenue’deki mağazanın vitrinine fahiş fiyatlar konularak satışa çıktı ve dergilere tam sayfa ilanlar verildi. Assael değeri belirsiz bir şeyi almış onu şaşılacak derecede seçkin hale getirmişti. Birinin bir şeyi çok istemesini sağlamak istiyorsanız, yapılması gereken şey o şeyin elde edilmesini zorlaştırmaktır.
Yani, yeni bir ürünle karşılaştığımızda gözümüze ilk ilişen ilk fiyatı (çapa) kabul ediyoruz, bir başka deyişle zihnimiz, bu çapanın çevresinden kurtulamıyor.

Seçeneklerin Artması Memnuniyetsizlik Yaratır!
Ünlü filozof Erich Fromm, “Özgürlükten Kaçış” isimli kitabında, modern bir demokraside insanların sadece fırsat eksikliği tarafından değil, aynı zamanda fırsatların baş döndürücü bolluğu tarafından da kuşatıldığını söyler. Seçenekler ne kadar artarsa, seçimimizden memnun olma olasılığımız o denli azalır. Öyle ki, insanlar ne kadar çok seçenekleri olursa seçim kabiliyetlerini o oranda kaybediyor ve sonunda sahip oldukları şeyden o kadar az memnun oluyorlar. Psikologlar Mark Lepper ve Sheena Iyengar, bu teoriyi bir süpermarkette denediler. Kaliteli reçellerle bir deneme standı kurarak insanlara  bir seferinde 6, diğerinde 24 seçenek sundular. Deneyin sonunda, 6 seçenek sunulan kişilerin yüzde 30’u reçel alırken, 24 seçenek sunulan kişilerin sadece yüzde 3’ünün reçel alabildiği görüldü.


Neden Bazı Teşvikler Tutmaz?
Hikaye odur ki, Hindistan’ın sömürgeyle yönetildiği dönemlerde bir İngiliz valisi Delhi’de çok fazla çok fazla kobra olduğunu düşünüyordu. İngiliz askerleri sokan kobralar tarafından sokuluyor ve hayatlarını kaybediyorlardı. Bu  nedenle ölü kobra derisi getirenlere ödül verileceği açıklandı. İlk başta bu teşvik gayet iyi gitti fakat bir süre sonra yeni bir sektörün doğmasına neden oldu: Kobra yetiştiriciliği. Girişimci Hintliler, yılanları üreterek büyütüp sonra da ödülden faydalanmak için öldürüyorlardı. Bu şekilde ölü kobraların sayısında beklenmedik bir artış nedeniyle İngiliz Vali, verilen teşviği ortadan kaldırmaya karar verdi. Zaten ne olduysa da o zaman oldu. Bunun üzerine elinde kobralarla kalakalan kobra yetiştiricisi çiftçiler, besledikleri yılanları doğaya bırakınca eskiye göre çok daha fazla zehirli ve istenmeyen sonuçlar doğurdu.

Emek Verilen Şey Neden Daha 

Değerlidir?
IKEA Effect ile ilgili görsel sonucuBir şeyin içine sevgimizi koyduğumuzda onu daha fazla seviyoruz. Ama bu başkaları için geçerli olmayabilir. Bu durum literatüre Ikea Etkisi olarak geçti. 1940’lı yıllarda ABD’de sadece su katılarak hazırlanabilen kekler piyasaya sürüldüğünde -ki ev kadınlarının hayatını kolaylaştıracağı düşünülüyordu- ürün pek çok kadının ilgisini çekmez. Üreticiler bunun nedenini araştırırken Ernest Dichter, onlara ürünün içindeki bazı maddeleri çıkarmalarını ve çıkarılan bu maddeleri tüketicilerin eklemelerini söyler. Sonuç başarılı olur. Tüketiciler artık kek karışımına, yağ, yumurta ve sütü eklerler ve bu durum onları olumlu yönde etkilediği için satışların da patlamasına neden olur. Çünkü tüketici karışıma kendiliğinden bir şeyler eklemiş (mesela sevgi), emek vermiş ve bu durum da kendini iyi hissetmesine neden olduğu için o ürünü daha çok benimsemiştir.


Ne Kadar Çok Görürsek Onu 
Daha Çok Tercih Ederiz!
Ünlü Psikolog Robert Zajonc, bütün kariyerinin büyük bölümünü, rastgele bir uyaranın tekrarıyla insanların sonunda bu uyarana karşı duydukları hafif yakınlık arasındaki bağlantıyı incelemeye adadı. 1968'de yaptığı deneyle "salt maruz kalma etkisi"ni keşfetmiş büyüğümüz özünde, bir şeye ne kadar maruz kalırsanız ona karşı o kadar bağlılık hissedersiniz’ demektedir. Reklamcılık, her ne kadar bu alandaki tablo daha az net olsa da, “Salt maruz kalma etkisi”nin çok önemli bir rol oynadığı başka bir alandır.  

İcatlarımızı Tesadüf Eseri Nasıl Buluruz?
Aslında modern hayatımızı kolaylaştıran birçok buluş; tesadüfler, hatta kazalar sonucunda keşfedildi. Mikro dalga fırın, yangın alarmı, yapay tatlandırıcı, X-ray aracı bunların arasında. Günün sorusu şu: Önemli keşiflerin yapılmasında rol oynayan rastlantıları artırmanın yolları öğrenilebilir mi?  “Serendipity” (tesadüfi keşifler) İngilizce’de tesadüfi bağlantıların gücünü anlatmak üzere bir sözcük olarak kullanılıyor. Bu kelime 1754’te ilk kez yazar Horace Walpole tarafından bir mektupta kullanılmış. Şanşlı tesadüflere bir rota tayin ederek ulaşamazsınız. Başka bir yer için iyi niyetle yola çıkılmalı ve kaderin hoş bir cilvesiyle pusulayı şaşırmalısınız

24 Kasım 2016 Perşembe

BUSINESS DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR

Sizce de artık iş hayatında bize yıllardır empoze edilen doğruların ne derecede doğru olduğunu sorgulamanın zamanı gelmedi mi? Doğru bildiğimizi düşündüğümüz şeylerin yanlış olabileceği iddiası insanda merak uyandırır. Bu mantıktan hareketle size yaygın kanılarla ilgili bazı yanlış bilgilerimizi çürütecek bir liste hazırladım.

Başarmak İçin Çok Çalışmak Gerekir!
Toplum tarafından genel kabul görmüş bir doğruya göre, başarının bir modeli var: “Hayal et, hayallerin peşinden git ve çok çalış”. Birçoğumuz profesyonel başarıyı ve maddi birikimi sıkı çalışma ve yeteneğin sonucu olarak görürüz.Ancak azmin ve kararlılığın işe yaraması için kişinin yeteneğinin olduğu bir alanda bunları göstermesi gerekir. Günümüzün büyük başarılı liderleri de (Bill Gates, Warren Buffet gibi) çok yetenekli ve çalışkan olmakla beraber, yeteneklerini verim alabilecekleri ortamlarda kullanarak dev başarılara imza atmışlardır.

Taklit Eden Başarılı Olamaz!
Her ne kadar taklit etmenin iyi bir şey olmadığı ve orijinal fikirler geliştirmeleri gerektiği söylense de, gerçek hayatta taklit edenlerin daha çok kazandığı görülür. Uzmanı Oded Shenkar’a göre, değer yaratan yeniliklerin yüzde 98’inin inovasyondan değil, doğru şekilde kopyalanan hizmet ve ürünlerle ortaya çıktığını ileri sürer. Bu anlamda Wal-Mart’ın kurucusu Sam Walton “Yaptığım şeylerin çoğunu başkasından kopyaladım” sözü çok çarpıcıdır. Easyjet, Southwest Havayolunun; Wal-Mart, Korvette’nin; Mcdonald’s da White Castle’ın kopyasıdır.

Yalnızca En İyi Olduğun Şeyi Yap!
O zaman sorarım size, sadece en iyi olduğunuz şeyi yaparsanız, hayatınız boyunca çok ama çok az yeni şey deneyimleyebilirsiniz. Tecrübeyle öğrenmeye ne oldu peki? En iyi olduğunuz şeyi hayatınızın merkezine koymanız gayet mantıklı bir hareket. Fakat bir yandan da diğer şeylerde iyi olmaya çalışmak ve bu yeteneklerinizi işinize entegre etmeye bakmak size işinizde bir ufuk açmaz mı? Unutmayın ki, yeni yollar denemeyenler, asla farklı sonuçlar elde edemezler.
Asla Pes Etme!

Bunun içi bizi, dışı sizi yakar. Asla pes etme kulağa çok hoş gelse de, işi inatçılığa bindirdiğiniz an kaybedersiniz. Girişimcilikte cesur olmak ve engeller karşısında dimdik durmak harika bir avantajken, birçok girişimci çıkmaz sokak gördüklerinde nasıl tepki vermeleri gerektiğini bilemez. Bazen, bir kapıyı kapatıp, bir diğerine bakmak doğru tercihtir. Girişimciler, bazen işi ne zaman bırakıp, başka çözümler ve bakış açıları aramaları gerektiğini bilemezler.  Oysa ki, sağduyunuzun sesine kulak verirseniz rasyonel akıl size akıntıya doğru kürek çekmeden vazgeçmeniz gerektiğini tavsiye eder. Çünkü bugünün fiyaskolarından kurtulmaya hazır değilseniz, yarının sorunlarını çözemezsiniz.

Eski Başarı Yenisini Garantiler
Otoriteler, bilgisayarı Edison’un şirketi General Electric’in üretmesi bekliyordu fakat bunu IBM üretti. Yazılım döneminde işletim sistemini IBM’nin üretmesi bekleniyordu ancak bunu başaran Microsoft oldu. İnternet döneminde bunu Microsoft değil, Google başarabildi. Sosyal medya döneminde ise çözüm Google’dan değil, Facebook’tan geldi. Yani, her dinamizm zihni ve aklı bu yönde çalışanlardan çıkıyor. Bakın GE’nin eski CEO’su Jack Welch,  “Başarınızın en büyük sırrı nedir?” sorusuna ne yantı veriyor: “Aslında tek bir sırrı yok. Bir işte sağladığım başarının başka bir işte işe yaramayacağını bilirim. Her işin farklı bir dinamiğinin olduğunun farkındayım. O nedenle geçmişteki başarılarının, gelecekte yeni başarıların garantisinin olmadığını bilerek işlerimi yönetirim.”

Denenmiş ve Başarılı Olmuş Stratejiyi Uygulamak
Çoğu şirket herkesin yaptığını yaparsa sorun çıkmayacağını düşünür aslında da kendine has bir strateji geliştiremediği için kaybeder. Strateji, örneğin Apple’dan ne de bir başka markadan öğrenilebilir. Çünkü siz de kabul edersiniz ki, Apple yeri geldi, farklı düşünen markalar tarafından alt edilebildi. Apple’ın pazarlama stratejileri, HP ve Dell’in ürünlerini alt etmesini bildi. Fakat Apple, Samsung’un daha iyi bir ürünle değil de “tırmık sallayan”, stratejileri karşısında çok da başarılı olamadı.
Hibrit Araçlar Havayı Daha Az Kirletir!

Doğru, hibrit araçların birçok avantajı vardır. En başta, az benzin kullanımından dolayı daha ekonomiktirler. Fakat, California Üniversitesi’nin binlerce hibrit araba kullanıcısı üzerinde yaptığı istatistiki bir araştırma, bu genel kanının değişmesine neden oldu. Buna göre, hibrit araç satışları aslında hava kirliliğinin azaltılmasında hiçbir işe yaramıyor. Çünkü hibrit araç sürücüleri, ekonomik ve doğayla barışık araç aldıklarını düşündükleri için işe gidip gelme mesafesini ciddiye almamaya başlıyorlar. Şehrin kalabalığından, trafiğinden ve stresinden kopmak için yıllardır hayalini kurdukları şehir dışındaki bahçeli evlere taşınıyorlar. İşyerlerine uzak ve “benzin masrafı artar” diye taşınmayı erteledikleri mahallelere göç ediyorlar. Ya da hibrit araçlarıyla uzun seyahatlere çıkmakta bir sakınca görmüyorlar. Dolayısıyla, bu şartlar altında hibrit araba kullanmak ne ekonomiye ne de hava kirliliğini önlemeye ciddi bir kat