16 Haziran 2009 Salı

http://www.yenibiris.com röportajı


Gazeteci ve yazar Şafak Altun, bu ismi taşıyan son kitabında Türkiye ve dünyadan başarılı inovasyon örneklerini inceliyor. İşte yazarı en çok etkileyen yönetici ve şirketler...

Didem TEKİN

Şafak Altun’la daha önce birlikte çalışmıştık, ikimiz de TV habercisiydik o zamanlar. Araştırmaya çok meraklıydı, kitabını hazırlıyordu. Bugün biraraya geldiğimizde 11. kitabını devirmiş, yeni kitapların hazırlığında, bir yandan da NTV’de Projeler Müdürü olarak çalışan aynı üretken Şafak’ı görüyorum karşımda. Onunla Elma Yayınevi’nden çıkan bu son kitabını konuştuk, hem de nereden nereye gelmişiz sohbet ettik. Senli benli bir sohbet oldu, ben de yazıya dökerken bu şekilde kalsın istedim.

11 tane kitap... İkisi inovasyonla ilgili. Bu konuda özel bir çalışman oldu mu? Nasıl yazdın bunları?

Yıllardır hem kendim için okuyordum hem de yaptığım iş nedeniyle bazı bilgiler birikmeye başlamıştı. Mesleki anlamda da hep yazı işlerinin içinde olduğumuz için, baktım ki bunları da yazıya dökebiliyorum. Önemli olan elimizdeki bilgileri doğru şekilde kullanma. İnovasyon konusu da benim son zamanlarda el attığım konulardan birisi oldu. Bu konuda bir akademik çalışmam yok ama Türk Ekonomi Tarihi’ni ve farklılıkları yapan şirketleri bildiğim için bunları takip edip, daha sonra inovasyonla bağlantısını gördüğüm için bu konuda kitaplar yazmaya başladım.

Yayınevini nasıl ikna ettin?

İlk kitap basılırken referans isterler genelde ama, benim ilk kitabımı basan yayınevi tanıdık bir arkadaştı. Zaten ilk kitap basıldıktan sonra, o referans oluyor. Ama başka yayınevleri olduğu için yine de bir uğraş oluyor.

Satışlar nasıl gitti?

Bu kitaplar içerisinde 2 kitabım tekrar baskıya gitti. Bir yazar için kitabının tekrar baskıya gitmesi iyi bir şey çünkü, bu okunduğunu ve ilgi gördüğünü gösteriyor.

Yolsuzluğun Yüz Yıllık Tarihi, Popüler Ekonomi Sözlüğü, Cumhuriyet Ekonomisinin İlk Mücizeleri... Kimler okuyor kitaplarını?

İş çevremden dolayı patronların okuduğunu biliyorum, bir de üniversite öğrencileri ve akademisyenler okuyor.

Sayısız araştırmalarla şirketleri yakından inceleme fırsatın oldu. Kimler ayakta kalıyor?

Markaların yaşayabilmesi sadece tüketiciler açısından değil, çalışanlar açısından da önemli. Markanızı, sadece üretelim dışarıya da satalım diye düşünmemek gerekir. O elbette ki işin başka tarafı. Ama siz çalışanlar açısından da markanızı aşık ederseniz çalışanlarınıza, aslında o markanın propagandasını en iyi yapan kişiler çalışanlardır. Çalışanlar mutlu edilmeli, söz hakkı verilmeli, şeffaf bir politika güdülmeli ki o şirket çalışanları sayesinde ayakta kalsın.
Bizim ülkemizde hala eski yöntemlerle, çalışanlara söz hakkının tanınmadığı şekilde yönetilen şirketler var. Onlar da bir süre sonra bunu yapamıyorlar çünkü, artık çalışanlar şirketlerini seçiyor. Şirketi yücelten nitelikli çalışanlar, şirketlerin de bu çalışanlara yatırım yapması gerekiyor. Çoğu yeni fikir çalışanlardan geliyor, bunun örneklerini her yerde görüyoruz.


ÖZYEĞİN FARKI

İnovasyon örneklerinden aklında en çok kalan hangileri oldu? Özellikle patronlardan...

FİBA Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Özyeğin’den bahsedebiliriz mesela. Önce şirketi kuruyor, sonra değerini yükseltip satıyor. Dünyanın neresinde olursa olsun kar marjlarının daha yüksek olduğu yeni alanlara giriyor. Özyeğin’in başarısındaki en önemli nokta, iyi bir ekiple çalışması olmuştur. Sadece bununla yeterli kalmıyor, o ekibi uzun süre işin başında tutuyor. Ulaşılabilir bir patrondur, en alt kademedeki bir çalışan bile onu rahatlıkla arayabilir. Kilit adamlarını şirkete ortak ediyor ve uzun soluklu anlaşmalar yapıyor. Başarılı bir model oluşturduğunda o formatı geliştirip, yurt dışına açılıyor.

TAV Holding için de aynı şeyi diyebilirim. Hava alanı işletmeciliği ciddi kompleks, karmaşık bir yapıya sahip. A Takımı, Altın yakalılar ve Kızılderililer diye adlandırdığı bir yönetim modeli var onlarda. Üç grubun yetkinlikleri de farklı. Bazıları şantiyelerde görev yapmayı severken diğerleri ticareti yönetmeyi istiyor. Hepsinin rütbeleri, aldıkları para aynı.

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım da önemli projelere imza atmış bir isim. Ekonomik olarak bağımsız bir Fenerbahçe yaratırken belki de en büyük dersi ezeli rakibi Galatasaray’dan aldı. UEFA Kupası’nı müzesine götüren Galatasaray’ın bu başarıyı gelire dönüştürememesi Yıldırım’a örnek oldu. En büyük ekonomik dönüşümü bu şekilde gerçekleştirdi. Böylece taraftarı müşteriye çevirerek bedava bilet uygulamasına son verdi. Şükrü Saraçoğlu Stadyumu Projesi, Yıldırım döneminin en önemli projesiydi.Her taraftarın biletinde belirtilen numaralı koltuğa oturmasını hedefleyerek, kombine satışında da “taraftar kart” yeniliğini getirdi. Şirketleşme projesini de hayata geçirerek Fenerbahçe’yi borsaya açtı. Dernek zihniyetinden kurtardığı Fenerbahçe, halka açılmada da rakiplerine fark attı. Bugün hisseleri halka arz edilen dört büyük takım arasında 1 milyon doları aşan piyasa değeriyle en değerli kulüp haline geldi.



GENÇLER BOMBARDIMAN ALTINDA

Bazı genç arkadaşlar için “onlara iş beğendiremiyoruz” deniyor. Yeni nesil çalışanlara uyum sağlamanın yolları aranıyor gelişmiş ülkelerde. Ne öneriyorsun onlara?

Gençlerin de ilk etapta vasıflarının artması için bir süre donanımlarını geliştirebilecek birşeyler yapmaları gerekiyor. Hepimiz bunu yaşadık, okulla çalıştığımız yerde öğrendiklerimiz arasında çok fark var. Okulları bitirdikten sonra insanlar sıfırdan başlıyorlar. Bana zaman zaman akıl danışanlar oluyor. Gençlere çok fazla birşey diyemiyorum çünkü, onlarda sistem yüzünden bir bombardıman altında. Para kazanmak çok önemli ama biliyoruz ki, insanlar para kazanmak için yola çıkarlarsa para kazanamazlar. Başarı bir yolculuksa, öncelikle o işi iyi yapmak için kafa yormalıyız. Mesela Facebook’u kuranlar bunu para kazanmak için yapmadılar, sadece kendi aralarında iletişim sağlamak için yaptılar. Sonradan iş fikri olabileceği akıllarına geldi .
İşi öğrenmeden işin kolayına kaçmak... İnsan kaynakları kültürü olarak en büyük eksikliğimiz bu bence.

İnovasyon yaratmaları konusunda ne diyeceksin?

Aslında biraz kafalar da şu konuda karışıyor; inovasyon çok önemli işlerin yapılacağı, herkesin yapabileceği bir iş olmaması gibi bir düşünce var insanların kafasında. Aslında bu %1’lik kısmı. %99’luk kısmı bir alanda kullanılan bir fikrin veya varolan birşeyin başka bir alana kaydırmakla oluyor. 8 tane inovasyon çeşidi var. Size zaman kazandıracak, tasarruf edebileceğiniz, toplumsal sonuçları olan yapabileceğiniz birçok şey size inovasyon olarak dönebilir. O nedenle çok geniş düşünmek gerekiyor, gözlemlemek gerekiyor.

Bundan sonraki hedeflerin neler? Yazmaya devam mı?

Yazmaya devam edeceğim, kafamda birşeyler var. Eylül’e doğru Popüler Ekonomi Sözlüğü diye bir kitabım çıkacak. Türk Ekonomi hayatında popüler olmuş, ekonomi olaylarının özet şekilde anlatıldığı bir çalışma olacak. Ve olursa yine inovasyon konusunda kitap çalışmam olabilir.

Peki TV haberciliğinin dışında Açık Radyo’da da programcılık yaptın. Radyo daha mı keyifliydi?

Aslında radyo daha heyecanlıydı çünkü, sürekli yeni bir şeyler deniyorduk. Radyonun yeri ayrıdır ama televizyon için bunu söyleyemiyorum. Haber merkezindeysen yapacağın iş belli, patlama nerdeyse oradasın. Hep derler ya; söz uçar, yazı kalır. Yazılı basının tadını aldıktan sonra, her şey bambaşka. Şu an daha mutluyum.

Hiç yorum yok: